Mahiyet ne demek kelâm ?

Sevval

New member
Mahiyet Nedir? Kelâm İlmi Perspektifinden Bir İnceleme

Kelâm, İslam düşünce tarihinde, inanç esaslarının akıl yoluyla savunulması ve açıklanması amacıyla geliştirilmiş bir ilim dalıdır. Kelâmcılar, özellikle Allah’ın varlığı, sıfatları ve yaratma kudreti gibi temel meseleleri tartışırken, çeşitli kavramları ele almışlardır. Bu kavramlardan biri de “mahiyet”tir. Peki, mahiyet ne demektir ve kelâm ilminde bu kavram nasıl anlaşılmaktadır?

Mahiyet Kavramının Tanımı

Mahiyet, kelâmda genellikle bir varlığın, nesnenin ya da kavramın özünü, iç yapısını, ne olduğunu ifade etmek için kullanılır. Mahiyet kelimesi Arapçadaki "mahiya" kökünden türetilmiştir ve bir şeyin doğal yapısına ya da hakikatine işaret eder. Felsefi ve kelâmî anlamda mahiyet, bir varlığın varlık olarak ne olduğunu, o varlığın özsel niteliklerinin ne olduğunu anlamaya yönelik bir terimdir.

Örneğin, bir elmanın mahiyeti, onun elma olmasını sağlayan özelliklerdir. Yani elmanın fiziksel yapısı, tat ve renk gibi özellikleri elmanın mahiyetini oluşturur. Ancak kelâmda mahiyet kavramı sadece maddi varlıklarla sınırlı kalmaz. Allah’ın mahiyeti, İslam düşüncesinde önemli bir tartışma alanı oluşturur, çünkü Allah’ın mahiyeti insan aklının kavrayamayacağı bir düzeyde olduğu kabul edilir.

Kelâmda Mahiyetin Yeri

Kelâm ilminde mahiyetin tartışılması, genellikle Allah’ın sıfatlarının ve varlıklarının nasıl anlaşılacağına yönelik olur. İslam inancına göre, Allah’ın mahiyeti, insanların aklıyla tam olarak kavranamaz. Bu durum, Allah’ın kudreti ve ilmiyle sınırlı olmayan bir varlık olarak kabul edilmesinden kaynaklanır. Kelâmcılar, Allah’ın mahiyetine dair herhangi bir tanım yapmanın, O’na sınırlamalar getirmek anlamına geleceğini savunmuşlardır. Bu nedenle, Allah’ın mahiyetine dair kesin bir bilgiye sahip olunamayacağı öne sürülür.

Allah’ın Mahiyeti Nasıl Anlaşılabilir?

Kelâmda Allah’ın mahiyetine dair çeşitli görüşler bulunur. Bazı kelâmcılar, Allah’ın mahiyetinin tamamen akıl dışı olduğuna inanırken, diğerleri ise mahiyetin belirli bir şekilde anlaşılabileceğini savunmuşlardır. Mesela, Mâtürîdîler, Allah’ın mahiyetini akıl yoluyla anlamanın mümkün olamayacağını, fakat O’nun sıfatlarını belirli bir mantıksal çerçevede inceleyebileceklerini öne sürmüşlerdir. Eş’arîler de benzer bir yaklaşım sergileyerek, Allah’ın sıfatlarının ve fiillerinin anlamını insan aklıyla tam olarak çözülemeyeceğini ancak Allah’a imanla kabul edilmesi gerektiğini belirtmişlerdir.

İslam felsefesindeki diğer bir bakış açısına göre ise, Allah’ın mahiyeti insana tamamen yabancı değildir. Bu görüş, tasavvufî düşüncelerle de ilişkilidir ve Allah’la birliğe ulaşma amacı güder. Ancak, bu tür bir yaklaşımda dahi Allah’ın mahiyetini tam olarak anlamak mümkün değildir; çünkü O’nun sıfatları, insanın akıl ve dil sınırlarını aşan bir düzeydedir.

Mahiyetin İnsani Varlıklara Uygulanışı

Kelâmcılar, mahiyet kavramını sadece Allah’a ait bir özellik olarak görmezler. Aynı zamanda insan ve diğer varlıklar için de mahiyet önemli bir meseledir. İnsanların mahiyeti, insanın insan olma özelliğiyle ilgili derin bir sorgulamaya yol açar. İslam düşüncesinde insanın mahiyeti, onun yaratılışı ve özgür iradesiyle bağlantılıdır. İnsan, Allah’ın yaratma kudretiyle var olmuş bir varlıktır, ancak onun mahiyeti aynı zamanda onun irade ve akıl kullanma kapasitesini de içerir.

Mahiyetin, insanın akıl ve vicdanı üzerinde nasıl bir etkisi olduğu, kelâmcıların tartıştığı bir diğer önemli meseledir. İnsanların mahiyeti, onların eylemlerinin ahlaki değerini belirler. Bu noktada kelâmcılar, insanın özgür iradesi ve Allah’a olan kul olma sorumluluğu arasında denge kurmaya çalışmışlardır.

Mahiyet ve Neden Sonuç İlişkisi

Kelâm ilmi, varlıkların mahiyetini incelerken, bu varlıkların neden-sonuç ilişkilerini de ele alır. Bir varlığın mahiyeti, onun doğasını belirlerken, aynı zamanda o varlığın etkileşimde bulunduğu dünya ve diğer varlıklarla olan ilişkisini de etkiler. Bu nedenle mahiyet, sadece bir varlığın ne olduğu değil, aynı zamanda nasıl davrandığı, nasıl işlediği ve evrenle olan ilişkisinin ne şekilde şekillendiğiyle de ilgilidir.

Örneğin, bir varlığın mahiyetinin, ona verilen rol ve işlevle uyum içinde olması gerekir. Bu uyum, yaratılışın amacına hizmet eder. Kelâmcılar, Allah’ın her varlığa bir mahiyet verdiğini ve bu mahiyetin o varlığın varlık amacına hizmet ettiğini savunurlar. İslam düşüncesinde bu, her varlığın belirli bir hikmete göre yaratıldığı anlamına gelir. İnsanın mahiyeti de bu bağlamda, onun hem yaratılış amacını hem de özgür iradesiyle toplumla ve diğer varlıklarla olan ilişkilerini anlamaya yöneliktir.

Mahiyet ve Varlık Felsefesi

Kelâmcılar, mahiyet kavramını tartışırken, varlık felsefesiyle de ilişki kurarlar. Varlık felsefesi, varlıkların doğasını, nedenlerini ve birbirleriyle olan ilişkilerini inceleyen bir disiplindir. Mahiyet, bu felsefi bakış açısıyla, bir varlığın ne olduğunu ve ne olmaya yatkın olduğunu ifade eder. Kelâmcılar, varlıkların mahiyetini sadece fiziksel ve doğal düzeyde değil, aynı zamanda metafizik düzeyde de anlamaya çalışırlar.

Özellikle İslam felsefesinde, varlıkların mahiyetleri ve bu mahiyetlerin Allah’ın kudretiyle nasıl ilişkilendiği büyük bir önem taşır. Allah’ın yaratma fiili, varlıkların mahiyetlerini belirler ve bu mahiyetler, evrende varlıkların nasıl bir düzen içinde işlediğini gösterir.

Sonuç

Kelâmda mahiyet, hem bir varlığın özünü tanımlamak hem de varlıkların yaratılışı ve işleyişine dair derin bir anlayış geliştirmek için kullanılan önemli bir kavramdır. Allah’ın mahiyeti, insanın mahiyeti ve diğer varlıkların mahiyetleri, bu ilmin temel soruları arasında yer alır. Mahiyet, sadece bir varlığın ne olduğu değil, aynı zamanda onun doğasına, işlevine ve evrendeki yerine dair önemli bilgiler sunar. Bu bağlamda mahiyet, kelâm ilminde sadece soyut bir kavram olarak kalmaz, aynı zamanda varlıkların ve insanın doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için temel bir yapı taşını oluşturur.